3 Nisan 2021 Cumartesi

Kötülük Üzerine Düşünmek


 Alman yazar Peter-Andre Alt, edebiyatta kötülük temasını irdelediği “Karanlık Ruhun

Arkeolojisi-İçimizdeki Kötülük” başlıklı kitabının sonlarına doğru bir başka Alman yazardan,

filozof F. Nietzsche’den alıntı yapar:


“Herhangi bir dönemde yeni bir cennet inşa etmiş olan herkes, bunun için gerekli gücü ancak

kendi cehenneminde bulmuştur.” (Ahlakın Soykütüğü Üzerine)


Nietzsche’nin yazdığı cennet ve cehennem kavramları dinsel bir genelliğe hitap etmekten

uzak olup, kişinin kendi öznel varoluşunun kutuplarıdır. Varlığımızın karanlık yanlarını,

cehennemini tanımadan kişisel bir mutluluğa erişmemiz olanaksızdır. Dante’nin “İlahi

Komedya”sındaki “Cehennem-Araf-Cennet” bölümleri gibi yaşamımız da katedilmeyi

gerektiren farklı katmanlardan oluşmaktadır. Herkes kendi yaşamında özel bir cehenneme

sahiptir ve ancak oradan geçerek cennetini varetmeyi başarabilir.


Nietzsche’nin alıntısındaki dinsel motiflere sahip cennet ve cehennem sözcüklerinin yerine

başka bir kavram çiftini koyarsak da anlamın bozulmayacağını düşünüyorum. Cehennem

yerine depresyon ve cennet yerine de yaratım sözcüklerini kullanarak alıntıyı yeniden

okumayı denediğimde Peter-Andre Alt’ın kitabında incelediği edebi eserlerin çıkış noktalarına

da yaklaşabiliriz.


Depresyonda olmak ve yaratıcılık birbirinin zıttı olan şeylerdir. Depresyona düşen biri

yaşamsal güçlerin en önemlilerinden olan yaratıcılığını yitirmiştir kısa ya da uzun bir zaman

dilimi boyunca. Adeta dipsiz bir kuyunun ışık geçirmez karanlıklarında yaşamaktadır.

Varlığına ışık düşmediği için dünyaya karşı körleşmiştir. İçerisinde ikamet ettiği karanlığın

emiciliği yüzünden dünyevi nesnelerin tonları ve renklerini algılamakta ve yaşamaktan keyif

almakta zorlanır. Depresyon ruhun zifiri gecesidir.


Depresyonun karanlık kuyusuna ışık düşürmenin yollarından biri olan yazının iyileştirici bir

gücü vardır. Kişi, içine düştüğü karanlığa bir kez alıştığında onu tasvir etmeye, anlatmaya

başlar ve bu sayede önünde yeni bir yol açılır. Kitapta ele alınan yazarların pek çoğu son

derece karanlık, umutsuz, depresif öyküler, romanlar yazmışlar ve belki de içlerindeki

karanlığı yazıya dökebilmek, o karanlıktan öyküler, şiirler oluşturabilmek suretiyle yaşamda

kalabilmişlerdir. Yazı bir yalnızlık uzamıdır ve yazarlar da o yalnızlık çölünün gönüllü

sürgünleridir.


İçimizdeki kötülüğe boyun eğmediğimiz, onun karşısında pes etmediğimiz sürece kötülüğü

dönüştürme olasılığına kavuşuruz. Eyleme geçmiş kötülükten bambaşka bir şeydir kötülük

üzerine kafa yormak. Kötülük parazitimsi bir fikir olarak kafamızın içine yerleşebilir ve kendi

gücünü dayatabilirse de, bir kez bu olumsuz fikir üzerine kafa yormaya başladığımızda,

kötülüğü dışlamaktan,”ben kötü değilim” demekten vazgeçtiğimizde onun üzerinde

hakimiyet kurmanın anahtarlarını da elde etmiş oluruz.


Kötülüğü düşünmeliyiz çünkü ancak düşünmek sayesinde kötülüğün büyüyüp yayılmasının

önüne geçebiliriz. Kötülüğün kendisinin tamamen dışında olduğunu, yaşamı boyunca tek bir

olumsuz fikre bile kapılmadığını savunan kişi cahildir ve cehalet de kötülüğün eyleme

geçmesi için en uygun zemindir. Yalnızca iyiliğin hüküm sürdüğü cennetimsi bir varoluş değil

insanın yaşamı.


Nietzsche’nin sözünü ettiği kişisel cenneti şu şekilde anlıyorum: kendi yaşamlarımızdaki

olumsuzluğun, depresifliğin, çatışmanın etkisini azaltarak yaşamsallığı ve yaratma

kapasitesini artırmak. İyiliğin kapsamını genişletmek için kötülükle mücadele etmek kişinin

yaşam amaçlarından birisi haline gelebilir. Kötülüğün kökünü kurutmak için onu tanımalı,

hangi biçimler ve düşünceler içine girdiğini, nasıl maskeler taktığını, kendini ne şekillerde

gösterdiğini farkedebilmeliyiz. Aksi takdirde, kötülüğe karşı kör kaldığımızda o giderek büyür

ve yaşamın değerli kısımlarını kemirerek insan ruhunu çölleştirir.


Kötülük üzerine düşünmek ve düşünceleri eyleme geçirmenin faydasına inanıyorum.

İçimizdeki kötülüğü azalttığımız her seferinde bir olumsuzluktan kurtuluruz ve olumsuzluğun

kapladığı yer de boşalarak yerini yaratıcılığın gelişeceği alanlara bırakır. Bunu başarmak için

de insanın kendini tanıması ve kötülüğü başkalarına havale etmekten vazgeçmesi gerekir

öncelikle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder