Alman yazar Peter-Andre Alt, edebiyatta kötülük temasını irdelediği “Karanlık Ruhun
Arkeolojisi-İçimizdeki Kötülük” başlıklı kitabının sonlarına doğru bir başka Alman yazardan,
filozof F. Nietzsche’den alıntı yapar:
“Herhangi bir dönemde yeni bir cennet inşa etmiş olan herkes, bunun için gerekli gücü ancak
kendi cehenneminde bulmuştur.” (Ahlakın Soykütüğü Üzerine)
Nietzsche’nin yazdığı cennet ve cehennem kavramları dinsel bir genelliğe hitap etmekten
uzak olup, kişinin kendi öznel varoluşunun kutuplarıdır. Varlığımızın karanlık yanlarını,
cehennemini tanımadan kişisel bir mutluluğa erişmemiz olanaksızdır. Dante’nin “İlahi
Komedya”sındaki “Cehennem-Araf-Cennet” bölümleri gibi yaşamımız da katedilmeyi
gerektiren farklı katmanlardan oluşmaktadır. Herkes kendi yaşamında özel bir cehenneme
sahiptir ve ancak oradan geçerek cennetini varetmeyi başarabilir.
Nietzsche’nin alıntısındaki dinsel motiflere sahip cennet ve cehennem sözcüklerinin yerine
başka bir kavram çiftini koyarsak da anlamın bozulmayacağını düşünüyorum. Cehennem
yerine depresyon ve cennet yerine de yaratım sözcüklerini kullanarak alıntıyı yeniden
okumayı denediğimde Peter-Andre Alt’ın kitabında incelediği edebi eserlerin çıkış noktalarına
da yaklaşabiliriz.
Depresyonda olmak ve yaratıcılık birbirinin zıttı olan şeylerdir. Depresyona düşen biri
yaşamsal güçlerin en önemlilerinden olan yaratıcılığını yitirmiştir kısa ya da uzun bir zaman
dilimi boyunca. Adeta dipsiz bir kuyunun ışık geçirmez karanlıklarında yaşamaktadır.
Varlığına ışık düşmediği için dünyaya karşı körleşmiştir. İçerisinde ikamet ettiği karanlığın
emiciliği yüzünden dünyevi nesnelerin tonları ve renklerini algılamakta ve yaşamaktan keyif
almakta zorlanır. Depresyon ruhun zifiri gecesidir.
Depresyonun karanlık kuyusuna ışık düşürmenin yollarından biri olan yazının iyileştirici bir
gücü vardır. Kişi, içine düştüğü karanlığa bir kez alıştığında onu tasvir etmeye, anlatmaya
başlar ve bu sayede önünde yeni bir yol açılır. Kitapta ele alınan yazarların pek çoğu son
derece karanlık, umutsuz, depresif öyküler, romanlar yazmışlar ve belki de içlerindeki
karanlığı yazıya dökebilmek, o karanlıktan öyküler, şiirler oluşturabilmek suretiyle yaşamda
kalabilmişlerdir. Yazı bir yalnızlık uzamıdır ve yazarlar da o yalnızlık çölünün gönüllü
sürgünleridir.
İçimizdeki kötülüğe boyun eğmediğimiz, onun karşısında pes etmediğimiz sürece kötülüğü
dönüştürme olasılığına kavuşuruz. Eyleme geçmiş kötülükten bambaşka bir şeydir kötülük
üzerine kafa yormak. Kötülük parazitimsi bir fikir olarak kafamızın içine yerleşebilir ve kendi
gücünü dayatabilirse de, bir kez bu olumsuz fikir üzerine kafa yormaya başladığımızda,
kötülüğü dışlamaktan,”ben kötü değilim” demekten vazgeçtiğimizde onun üzerinde
hakimiyet kurmanın anahtarlarını da elde etmiş oluruz.
Kötülüğü düşünmeliyiz çünkü ancak düşünmek sayesinde kötülüğün büyüyüp yayılmasının
önüne geçebiliriz. Kötülüğün kendisinin tamamen dışında olduğunu, yaşamı boyunca tek bir
olumsuz fikre bile kapılmadığını savunan kişi cahildir ve cehalet de kötülüğün eyleme
geçmesi için en uygun zemindir. Yalnızca iyiliğin hüküm sürdüğü cennetimsi bir varoluş değil
insanın yaşamı.
Nietzsche’nin sözünü ettiği kişisel cenneti şu şekilde anlıyorum: kendi yaşamlarımızdaki
olumsuzluğun, depresifliğin, çatışmanın etkisini azaltarak yaşamsallığı ve yaratma
kapasitesini artırmak. İyiliğin kapsamını genişletmek için kötülükle mücadele etmek kişinin
yaşam amaçlarından birisi haline gelebilir. Kötülüğün kökünü kurutmak için onu tanımalı,
hangi biçimler ve düşünceler içine girdiğini, nasıl maskeler taktığını, kendini ne şekillerde
gösterdiğini farkedebilmeliyiz. Aksi takdirde, kötülüğe karşı kör kaldığımızda o giderek büyür
ve yaşamın değerli kısımlarını kemirerek insan ruhunu çölleştirir.
Kötülük üzerine düşünmek ve düşünceleri eyleme geçirmenin faydasına inanıyorum.
İçimizdeki kötülüğü azalttığımız her seferinde bir olumsuzluktan kurtuluruz ve olumsuzluğun
kapladığı yer de boşalarak yerini yaratıcılığın gelişeceği alanlara bırakır. Bunu başarmak için
de insanın kendini tanıması ve kötülüğü başkalarına havale etmekten vazgeçmesi gerekir
öncelikle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder