İnce Memed’i okuduktan sonra kör de olsam Çukurova’ya gittiğimde o kayalıklarda ayağım hiç takılmadan ezbere dolaşabilirim diye düşünmüşümdür hep. Hatta Yaşar Kemal’in de gözlerinden mustarip olmasını, anlatımıyla kıyaslayınca çok ironik bulmuşumdur. İşte o gözlerin bir kitabın başlığına konu olması beni derinden etkiledi. Böylesi bir bağlantıyı da Zülfü Livaneli’ye çok yakıştırdım doğrusu. Aynı fikri ve hissi paylaşmaktan da gurur duydum. Okumadan önce bilmiyordum bu iki edebi şahsiyetin dostlukları olduğunu. Okurken fark ettim hem de ne dostluk olduğunu. Dile kolay tam 44 yıllık bir birliktelik, arkadaşlık, muhabbete eşlik demek. Tüm bu süreçteki edebi ve siyasi kişiliğini çok güzel kaleme dökmüş Livaneli, okurken eski zamanlara gidip o naifliği yaşıyor insan. Sanki geçmişe doğru bir trenin kompartımanında iki çınarla oturmuşum da sohbet ediyormuşum hissiyatına kapıldım. Tam da yeri gelmişken kitaptan paylaşmak istediğim bir bölüm var; beni oldukça etkileyen: “Her çağın insanı, değişik etkilere, deyim yerindeyse modalara kapılıyor. Özellikle kitabın, sanatın meta haline dönüştüğü bir dönemde, dünyada akımlar, modalar yaratılıyor. Anglosakson modaları, Latin Amerika modaları, nouveau roman, postmodernizm, büyülü gerçekçilik modaları... Biri geliyor, biri gidiyor. Yaşar Kemal ilk gençlik yıllarımdan beri bana, bu akımlara kapılmamayı, modalara aldırış etmemeyi, köke sadık kalmanın önemini anlattı.” Yaşar Kemal’in Zülfü Livaneli’ne “modaya bağlı kalma” öğüdü benim yıllardır kendime motto edindiğim bir davranış biçimiydi ve bunun iki büyük isim tarafından dillendirilmesi beni çok mutlu etti şahsen. Modern toplumun bir dayatması olarak gördüğüm moda kavramının içinin aslında ne kadar boş olduğunu, ortaya koydukları eserlerle ne kadar dolu olduklarını bildiğimiz usta kalemlerin de dile getirmesi, düşüncelerimin onaylanması açısından büyük bir mutluluk kaynağı oldu benim için.
Öte yandan sizce de çok tatlı bir sohbet değil mi bu aralarında geçen? Asırlık bir çınarın, dostuna verdiği öğütlerin yanı sıra, paylaştığı detaylar can alıcı adeta. Detay demişken, esas edebiyat dünyasının derinliklerinden kopup gelen bazı hikayeler var ki, insanın ağzında hoş bir tat bırakıyor. Onlardan biri de Nazım Hikmet’e ait: “Nazım'ın bir Paris gezisinde yaşanan müthiş bir olay var: O zamanlar Abidin Dinolar Seine Nehri kıyısında, asansörsüz bir evin yedinci katında oturuyorlarmış. Moskova'dan gelecek olan büyük şaire, güzel bir memleket sofrası hazırlamışlar ama kalp hastası olduğu için o yedi katı çıkmasından kaygılanıyorlarmış. Şöyle bir çözüm bulmuşlar sonunda: Her kata iki sandalye yerleştirmişler. Yaşar Kemal, Nazım'ı getirecek, sonra her katta mola vererek anlattığı hikayelerle onu oyalayacak, böylece Nazım'ın merdivenleri dinlene dinlene çıkması sağlanacakmış. Öyle de olmuş. Yaşar Abi memleket hasretiyle içi yanan Nazım'a her katta hikayeler anlatmış. Bu olay bende hayranlık uyandırmıştır hep; ne güzel roman olur diye düşünmüşümdür. Adı belli: Yedi Kat Hikayeleri. Bölümler de belli: Birinci Kat, İkinci Kat, Üçüncü Kat... Keşke yazsaydı.” Keşke yazsaydı diye iç geçiriyor insan okurken. Böyle inceliklerin kalmadığı günümüz dünyasında “kök”e, yani Nazım Hikmet’e saygı ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi bir anekdotta.
Artık 60 yıl geride kalmış, üzerinden sanki onlarca değil yüzlerce yıl geçmiş hissi veren bir hikaye ile hem edebiyat dünyamızın kıymetli parçaları bir araya geliyor, hem de içimizde eksik kalan pek çok değer hatırlatılıyor. Yazıyı İnce Memed ile açtık madem yine onunla kapatalım. Hem bitiriş cümlesinin vurucu olması gerekir ya, Yaşar Kemal’den yardım almış oluruz, daha alası var mı? Okurken benim de çok merak ettiğim bir detay vardı İnce Memed’in dağındaki ateşe dair, Behice Boran’ın da dikkatini çekmiş: “İnce Memed romanı yayınlandığı zaman Behice Boran'ın aklı, dağ başında yanan ateşe takılmış. Yaşar Kemal'e kimsenin bulunmadığı o dağ başında ateşi kimin yaktığını sormuş. Yaşar Kemal'in Boran'a verdiği cevap, roman dünyasını ve kendi gerçeğini açıklar nitelikte: "O ateşi ben yaktım Behice Hanım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder