10 Haziran 2017 Cumartesi
Jorge Bucay - Kendine Giden Yol
Karlı bir Aralık ayında Arjantinli yazar Jorge Bucay'ın Kendine Giden Yol adlı eserini okudum. Kişisel gelişim türünde değerlendirilebilecek bu kitaba karşı önyargılı başlamıştım, ancak sayfalar ilerledikçe Bucay'ın akıcı ve yalın üslubu kitaptan büyük zevk almama neden oldu. Kişisel gelişim kitaplarını genelde samimiyetsiz ve yapay bulurum. İnsanlara birtakım çıkış önerileri sunar gibi bir havaları vardır, ancak bu önerilerin kişinin bulunduğu koşulları gözetmeden işe yaramaz olduğunu düşünürüm. Ancak Bucay'ın bu eserinde böyle hava sezinlemedim, çünkü Bucay herhangi bir öneride bulunmuyor, sadece kişinin kendi potansiyeline odaklanması gerektiğini ve kişinin yalnızca kendine bağımlı olması gerektiğini ifade ediyor. Bu mesele, yani kimseye yaslanmadan tek başına bağımsız durabilme durumu uzunca bir zamandır benim de zihnimi meşgul ettiği için bu kitabı okumaktan büyük memnuniyet duydum. Bu yazımda Bucay'ın tespitlerinden hareketle "bireysel bağımsızlık ve kimseden medet ummama" meselelerin ele almak istiyorum.
Bence bu dünyada insan her daim tek başına. Dostluklar, arkadaşlıklar, evlilik kurumu da dahil olmak üzere insanın belli bir çevresi olmasına karşın kişi yalnızdır. Şüphesiz çevremizde güvenebileceğimiz ve sevdiğimiz insanların olması harika bir şeydir; yeğenleri sevmek, dostlarla dertleşmek, annenin kucağına yatmak, sevgilinin dizinde uyumak, arkadaşlarla dışarı çıkmak son derece güzel şeylerdir; ancak sonuç olarak bu dünyaya tek başımıza geldik ve bu diyardan bir başımıza gideceğiz diye düşünüyorum. Durum böyle olunca, yani yalnızlık "yazgı" olunca bir insanın kendi potansiyelini gerçekleştirmek için kimseden medet ummaması gerekir. Bucay da eserinde temel olarak kendi yolunda düşe kalka yürümekten bahsediyor. Bu tespite katılıyorum, düşüp kalkarak bir başımıza yürümeliyiz bu yolda. Yolculukta bize eşlik eden iyi ya da kötü niyetli insanlar olacaktır, ancak bu kişiler yolculuğun tamamında değil; yalnızca bir kısmında bize eşlik ederler. Bu nedenlerle gerçekten yaşadığımızı anlamak, dünyadan lezzet almak istiyorsak sorumluluk üstlenmeye, bedeller ödemeye, çamura batması, suya düşmeye, sıcaklar altında kavrulmaya ya da ayazlarda kalmaya hazır olmak gerekir diye düşünüyorum. Ancak bu şekilde bir insan yaşadığının farkına varabilir. Ben hayatı boyunca dizleri kanamamış, kolu bacağını kırmamış, ayazda donma tehlikesi atlatmamış, büyük acılar çekmemiş bir insanın eksik bir yaşam sürdüğünü düşünürüm hep. Yani demek istiyorum ki hayatı sadece birilerinin desteğiyle, bir eli yağda bir eli balda yaşamak, bana göre eksik bir yaşama biçimidir. Ancak bazı zorlukların altından kalkarak ya da en azından zorlukları göğüslemeye çalışarak, belli bir amaç uğruna ter akıtarak, yorularak "Yaşıyorum!" diyebilir bir kişi. Gerçi bizim kültürümüzde böylesine yoğun bir bireysellik için yeterince alan da bulunmuyor bence. Çünkü ailemiz ve arkadaşlarımız her durumda bize kol kanat germek için çırpınıyorlar. Toplumsallığın baskın olduğu kültürlerde bu nedenle insanların sürüden ayrılarak kendi başlarına büyük bir eser üretmelerin daha zor olduğunu kendi tecrübelerimle yaşadığım için bu konuda rahat konuşabiliyorum. Otostopla Avrupa turu yapma fikrini aileme açtığımda şaka yaptığım düşünülmüştü ve sonrasında gidiş dönüş uçak biletlerimi ailem almıştı. Halbuki ben bu otostop yolculuklarında bir miktar sefalet çekerek kendi sınırlarımı görmek ve dayanıklılık kazanmayı ummuştum, ancak sonuç olarak elime "konfor" vaadiyle uçak biletleri tutuşturuldu.
Yani toparlamak gerekirse hayatta bazı şeyleri yapmak için kimseden yardım beklemeden doğrudan eyleme geçmek gerekir. Çünkü bence kendi başımıza açtığımız bir patikada ilerlemek, bize sekiz şeritli bir otoyolda seyahat etmekten çok daha fazla tecrübe kazandırır ve bizi bu dünyayı anlama konusunda daha iyi bilgilerle donatır. Kayıtsız şartsız sunulan bir bardak su ile saatlerce arayarak bulunan bir kaynak suyu arasında şüphesiz dağlar kadar fark olacaktır zira.
Jorge Bucay. Kendine Giden Yol. Epsilon Yayınları. 2015.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder