9 Mayıs 2021 Pazar

Dönme Dolap

Uzun bir süredir Kindle kullandığım için fiziki kitaplardan da epey uzaklaştım. Yani basılı bir kitabı baştan sona okuyalı nereden baksanız 5 yıl olmuştur. Buna karşın zaman zaman evdeki kitapları karıştırıyorum. Kitapların üzerine aldığım notlar, altını çizdiğim yerler, ayraç olarak kullandığım eski fişler, biletler derken geçmişe geri dönüyorum. Böyle durumlarda benim dikkatimi en çok çeken şey, örneğin 7 yıl önce bir kitapta nerelerin altını çizdiğim oluyor. Kitabın o bölümünü tekrar okuyorum ve neyi hangi amaçla vurguladığımı, nelere önem atfettiğimi anlamaya çalışıyorum. Son zamanlarda basılı halini okumaya çalıştığım kitaplardan birinin de tam bu konuya "yeniden okumaya" değinmesi bu konu hakkındaki görüşlerimi toparlama konusunda bana cesaret verdi. Doğan Hızlan'ın Yeniden Okumak adlı deneme kitabında yıllar sonra bir metne geri dönüşte neler yaşandığı, bir kitabı niçin yıllar sonra tekrar okumak gerektiği gibi keyifli ve aydınlatıcı konulara değiniliyor. Bu meseleye Hızlan'ın de önem vermesi, beni teşvik etti diyebilirim.

Bir kitabı, filmi, albümü yıllar sonra ziyaret etmek de tıpkı çocukluğun geçtiği mahalleyi ziyaret etmek gibidir bana kalırsa. Her şeye taptaze bir gözle bakmayı sağlayan bu ziyaret esnasında insan geçen zaman aralığında ne kadar geliştiğini, ya da en azından ne kadar değiştiğini fark edebilir. Ben hayatımda bu tür “ayna” işlevi gören “geri dönüşlere” büyük önem veriyorum. Zira kendimi ancak daha önce ilgi duyduğum veya duymadığım bir şeyle yıllar sonra tekrar karşılaştığımda verdiğim tepki üzerinden değerlendirebilirim. Benim aynam budur. Örnek vermek gerekirse lise yıllarında edebiyat öğretmenimizin sürekli Behçet Necatigil şiirleri okuması, ondan bahsetmesi amiyane tabirle beni ve arkadaşlarımı “bayıyordu”. Ne buluyor bu insan bu şiirlerde diyor, ergen ve asi tavırlarla Türkçe Rock müzikte ısrar ediyorduk. Bugün bakıyorum da Türkçede Rock müzik namına neredeyse hiçbir şey üretilmemiş. O eski şarkıları dinlerken kendimden utanıyorum ben bunu nasıl bayıla bayıla dinliyordum diye. Buna karşılık Behçet Necatigil şiirlerini ve genel anlamda şiiri şimdilerde kendime çok yakın buluyorum. Bilhassa Necatigil'in “Dönme Dolap” adlı enfes şiiri, aslında benim burada anlatmaya çalıştığım yaşam döngüsü meselesini çok başarılı bir ritmde sunuyor. Kişinin kendi iç dünyasına dönüp olan biteni anlaması müthiş bir hızla akıp giden hayatlarımızda oldukça zor. Yediğimiz şeylerin tadını almadan tüketiyoruz. Abur cubur kültürü her yanı sardı. İzlediğimiz bir filmi idrak etmek için o filme yeterince zaman tanımadan bir tane daha, sonra bir tane daha film izliyoruz. Bunları insan ilişkilerine de yansıtıyoruz. Günübirlik ya da çok kısa süreli ilişkiler yaşıyor ve ruhumuzun kimyasını bozuyoruz. En azından benim kişisel tecrübelerim hep böyle oldu. Bir şeyler daima erken tükettim. 

İşte bu bozulmaya karşı, insanlığımı tekrar kazanmak, kim olduğumu ve nereye gittiğimi görmek bakımından eskilere, eski dostlara, eski mahalleye, eski kitaplara, eski filmlere dönmeyi çok seviyorum ben. Bir nevi muhasebe yapıyor, eski defterleri, kapanmamış defterleri tekrar kontrol ediyorum. Zevklerimin, ilgi alanlarımın, “gönlümün” ne yöne kaydığını görmek bakımından insanın “yeniden okuma” yapmaya önem vermesi gerektiğini düşünüyorum tıpkı Hızlan gibi. Çünkü geçmişimde, bugünkü bana dair pek çok ipucu var. Geçmişte nasıl düşündüğümü, ancak geçmişte okuduğum metinlerin nasıl bir duygu uyandırdığı ile ölçebilirim. Bu yöntemi kendi adıma en ideal yol olarak görüyorum. O yüzden geçmişle yüzleşmek, geçmişe dönmek ve geçmiş ile bugün kıyaslaması yapmak önemli bir alışkanlıktır diye düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder